12 Şubat 2015 Perşembe

MALDİVLERDE RÜYA GİBİ BALAYI

       Blogumda gezip gördüğüm yerler hakkında edindiğim tecrübeleri ve düşüncelerimi de paylaşmak istedim.
       Deniz tutkunu birisiyim. Denize girip ıslanıp çıkan, ardından güneşlenen birisi değilim ben... Saatlerce denizde kalıp, el ve ayak parmaklarım buruşmuş bir şekilde çıkarım :) Suyun üzerine uzanıp, gökyüzünü seyreder ve bundan büyük bir keyif duyarım. Denize dalıp suyun içinde sessizliği, huzuru ve dinginliği  hissetmek... bütün koşturmalara, hep birşeylere yetişmeye çalışmalara, tüm telaşlara ara vermektir...Benim için deniz bu denli önemlidir işte... :)
       Tatil anlayışım kendimi bildim bileli denize girmek,  kitap okumak, şezlongta dalgaların sesinin ninnisi eşliğinde şekerleme yapmaktır. Akşam ise deniz kenarında yapılan yürüyüş ve güzel bir balık ziyafetidir. Yani dinlenme ve keyif üzerine kuruludur. Tatilde bar, club bana göre hiç değil... Çok şükür ki eşimin tatil anlayışı, benimki ile birebir örtüşünce şahane bir uyum yakaladık. Kendisi denizi çok seven, windsurf yapan ve zıpkınla balık avlayan bir şahsiyet olunca, balayımız süresince hep bir ayağımız suda olacak tercihler yaptık.
       Balayımız tam 1 ay sürdü :) İlk bir hafta evimizde dinlenip, havuz keyfi yaptık. Geride bıraktığımız tüm telaş ve koşturmalardan sonra evde olmak çok keyifliydi. O yorgunluğun üzerine bavul hazırlayıp, yollara düşmemek çok iyi geldi :)  İkinci haftamızda Antalya Dedeman Otelde geçirdik. Üstüne de "Altın Portakal Film Festivali'ne" denk gelince çok neşeli geçti. Neşeli diyeceğim çünkü bir çok sinema sanatçısı ile aynı otelde kalınca renkli görüntüler çıktı. Tabii bizde bundan nemalandık. Burak'ın Tecavüzcü Çoşkun'u sağına, Nuri Alço'yu da soluna alıp, " işte benim kankalarım " modundaki fotografı efsane oldu :) Her ne kadar konumuz Maldivler olsa da bu fotograftan söz etmişken, paylaşmadan edemeyeceğim... :) Her baktığımda çok gülüyorum :)))



        Neyse kaldığımız yerden devam edelim...Sonraki 1 haftamız Maldivler de geçti. Buraya herhangi bir anektod düşmeyeceğim. Zaten tüm detayları ile sizlerle paylaşacağım :) ve son bir haftamız yazlıkta Esenköy'de, eşim zıpkınla balık avlayarak, bende yine deniz kenarında yürüyüşler yaparak geçirdim. Keyifli, dinlendirici ve rüya gibi bir balayı geçirmiş olduk.
       Gelelim Maldivlere...Turkuaz rengi suyu, beyaz kumu ve şahsına münasır bungalow evlerinin doğa ile bütünleşen uyumu, tercih sebebi olarak cazip dursa da ilk sıramda değildi. Buraya gitmek istememin ilk nedeni su altı zenginliğiydi. Dünyanın en iyi 10 dalış yerinden biri Maldivlerdi. Gerek su altı, gerek su üstü güzelliği "yalancı cennet" diye tabir edilen bir yer. Durum böyle olunca bir de dünya gözüyle görmek gerek dedim. Şimdiki eşim, o zamanki nişanlımla bu düşüncemi paylaştım ve kendimizi Maldivlere giderken bulduk :)
       Maldivler Hint Okyanusunda 1200 adacıktan oluşan bir ülke. Tamamı müslüman olan yaklaşık 300 bin nüfuslu bir yer. Başkenti Male olan bu ülkede sadece 280 ada da yaşam sürmekte ve neredeyse herbir ada da otel var diyebiliriz..Çünkü yerlilerin geçimini turizm ve balıkçılık sağlıyor. Oteldeki garsonumuz  Muhammed ile yaptığımız kısa sohbetlerden bir bilgiydi.
        Yolculuğumuz İstanbuldan Katar 'a 4 saat uçarak başlamış oldu. Katarda 2 saat bekleyip, tekrar 4 saat daha uçarak Maldivlere iniş yaptık. ( Maldivlere giderken 2 tercih sunuluyor. Ya Katar'dan yada Dubai'den aktarma yapılarak varılıyor. Dubai'yi tercih ederseniz 1 gece Dubai de konaklamanız gerekiyor. Katar'ı seçerseniz 2 saatlik beklemeden hemen sonra Maldivler uçağına binebiliyorsunuz. Biz bir an önce Maldivler de  olmak istediğimiz için Katar'ı seçtik.)
        Nihayet Maldivlere gelmiştik. Uçaktan görülen manzara bizi daha da sabırsızlandırıyordu....


             Uçağımız oldukça küçük bir havalimanına iniş yaptı. Rezervasyon yaptığımız otelin personeli, havalimanında bizi karşıladı. Bizde düştük peşine ve yolun kenarına geçer geçmez hızlı sürat teknesine bindik. Paradise Island Adası'na doğru yol almaya başladık. Etraftan gözlerimi alamıyordum. Sadece Burakla gözgöze geldiğimizde birbirimize sırıtıp, etrafımızdaki güzelliği sindirmeye çalışıyorduk. 20 dakika süren sürat teknesi ile olan yolculuğumuz bitmişti. İskeleye yanaştığımızda adımımızı atar atmaz donup kaldık. Eşimin ağzından dökülen kelimeler " Kendimi bir kartpostalın içinde hissediyorum" oldu...Eşimin bu cümlesi duygularıma tercüman olmuştu. O an hissettiklerimi ifade edebilecek, bundan daha iyi bir cümle düşenemiyorum. Çünkü Maldivler fotograflarına baktığımızda manzaranın fotoshop değil, gerçek olduğunu gördük.
            İskeleden otele yürürken suyun turkuaz rengi, berraklığı ve içindeki rengarenk balıkların görüntüsü akvaryumun ortasından geçiyormuşum hissi uyandırıyordu. Adaya hakim olan mis gibi bir koku var. Plajın beyaz kumunun güneş ile bütünleşen büyüleyici parlaklığı ve coconut ağaçları otelin girişinde bizi karşıladı. Sadece iskeleden otele yürürken bu kadar kısa sürede bu doğa harikası yerin bana yaşattıkları, yaşatacaklarının da ilk ispatıydı. Burası tabiri caizse yalancı cennetti.


             Otele giriş işlemleri yapıldı ve golf araçlarına yüklenen bavullarımızla beraber villamıza doğru yol aldık. Odamızın kapısı okyanusa açılıyordu. Önünde bize ait iki adet şezlong, ağaçların altında bizi bekliyordu. Görüntü enfesti.



              Bundan sonra bize bu yerin tadını çıkarmak kalıyordu. Hava mükemmeldi. Ne yakıcı bir sıcak, ne de ürperten bir soğuk vardı. Ilık havanın, tropikal iklimin hazzı anlatılmazdı. Kaldığımız süre içinde 2 kere yağmur yağdı. Biri gece ve biri gündüzdü. Ilık yağan yağmurda denize girmek enfesti. Gece ise aklımdan; dünyanın bir ucunda yanımda hayatımın aşkı eşimle kahve içmek, yağmurun sesi ve karşımda okyanus manzarası ile yaşadığım bu anı hafızama olabildiğince iyice kazımak geçiyordu. Çünkü biliyordum ki yaşadığım bu anın değeri paha biçilmezdi.
     

             Maldivlerde suyun rengi görsel bir şölendi. Turkuaz rengi olan su, az ilerde mavi rengini alıyordu. Sonra tekrar turkuaz rengi ve laciverte dönüyordu. Bu renk değişimleri, bir an da suyun derinliğinin değiştiğini gösteriyordu. Belinize gelen turkuaz rengi su, bir adım daha atmanızla onlarca metre derinleşiyordu. Sonra tekrar belinize gelen turkuaz renk suyla buluşuyorsunuz. Yani aşamalı yavaş yavaş derinlikle buluşan bir su değil. Turkuaz rengi su belinizdeyken bir kulaç daha atmanızla lacivert rengi suya geçip, yüzlerce metre derinlikteki suda buluyorsunuz kendinizi... Okyanusta yüzmenin güzelliği bu olsa gerek :)


           
             Maldivlerde yüzmek akvaryumun içinde yüzmek gibiydi. Etrafımızda çeşit çeşit, rengarenk balıklar dolaşıyordu. Balıklar insanlardan hiç zarar görmedikleri için kaçmıyorlardı. Suya girdiğinizde onlarla beraber yüzerken, sizde kendinizi suda yaşayan bir canlı gibi hissediyorsunuz. Hani benden de iyi deniz kızı olur sanki :P




        En sevdiğim kısıma geldik. Artık dalıştan söz etme vaktidir. Hep dalış yapmayı istedim fakat bir türlü gerçekleştirme imkanını ve fırsatını bulamadım. Meğer kısmetimde ilk dalışımı Maldivlerde yapmak varmış. Bilmeden çıtayı yüksek tuttuk :) Bu su altı cennetini gördükten sonra başka bir yerde dalış yapmak, bana pek keyif vermeyecek sanıyorum...



           İlk dalışım için hem heyecanlı, hemde merak içindeydim. Ne de olsa yıllardan beri istediğim birşeydi. Bir de bunu Maldivler de gerçekleştiriyordum. Keyfime diyecek yoktu doğrusu :) Dalış yapmadan önce küçük bir eğitime tabii tutuluyorsunuz ve başarılı olduğunuz takdirde dalışa hazırsınız. Bu spor soğuk kanlı ve panik olmamayı gerektiriyor. Gözlüğünüze su dolabilir, nefes almanızı sağlayan regülatör ağzınızdan çıkabilir, indiğiniz derinlikte kulaklarınızın ve vücudunuzun, maruz kaldığı basınçta neler yapmanız ve nasıl davranmanız gerektiğini zaten dalışa merakım olduğu için okumuş ve teorik olarak biliyordum. Kısa eğitimimizi tamamladıktan sonra dalışa hazırdık. Beliniz boyunda olan su 20 metre kadar ilerledikten hemen sonra, bir anda 50 metre derinleşiyor ve dalışınız başlıyor.




          Suyun altı ayrı bir dünya. O kadar güzel ki... Bugüne kadar hiç görmediğim tipte ve güzellikte rengarenk balıklar, resifler, mercanlar, ahtapot, devasa kaplumbağa ve adını bilmediğim değişik deniz canlıları gördüm. Dalışımız 10 metreye kadardı. Dalışımız başlar başlamaz indiğiniz her metrede, dalış eğitiminde anlatıldığı gibi kulaklarınızı eşitliyorsunuz. 8 metreye kadar sıkıntı yaşamadım. 8 metre de  kulaklarım tabiri caizse patlayacak gibi hissettim. No panic :) Bizimle birlikte olan dalış eğitmenimize,  yine eğitimde anlattığı şekilde durumumu aktardım. Ne yapmam gerektiğini biliyordum ve kısa bir süre sonra kulaklarım normale döndü. Artık suyun 10 metre altındaydım. O an aklımdan geçenler; " Hayatta o çok istediğim, dalış deneyimini yaşıyorum. Maldivlerde suyun 10 metre altındayım. Etraf tarif edilemeyecek kadar güzel ve kendime bu anı hafızana iyi kaydet Pınar" diyordum... :)  Hatta o kadar keyif aldım ki fırsat bulduğumda, "1 yıldız balık adam eğitimi" almayı istiyorum.


            Dalışımız bitip suyun üzerine çıktığımda eğitmenim burnumu işaret ediyordu. Bir sıkıntı ve sorun var mı diye ilgilendi. Tabi ben görmüyorum. Burnumda küçük bir kan vardı. Suyun derinliğine bağlı duyularınız basınca maruz kalıyor ve verdiği tepkilerde kişilere göre değişiyor. Normalde eşim daldığında kulakları ağrıyordu. Esenköyde sürekli dalış yaparak, kulaklarını eşitleme egzersizleri ile bu sıkıntısını geride bıraktı. Benim ise daldığım zamanlarda kulaklarımda herhangi bir sıkıntı hiç olmamıştı. Hatta daldığımızda Burak'ta acaba bir problem olur mu diye aklımdan geçirirken, bende oldu. Sanıyorum basıncın etkisiyle kılcal damarlardan biri çatladı. Bu benim 8 metre de duyularımda basıncı ne kadar yüksek hissettiğimin göstergesiydi. Ama ne o an, ne de gece ve sonrasında herhangi ağrı ve sıkıntım hiç olmadı. Eşimin, bende sevdiği özelliklerden birisi, böyle durumlarda yapımın panik yerine çözüm üretmeyi otomatik olarak yapması. Allah'a binlerce şükür olsun ki yeni araba kullanmaya başlamış, daha önce motosiklet kullanıp benden kaynaklanmayan bir kaza atlatmış ve oğlum Cihangir'in herşeyi ağzına atma alışkanlığı gibi benzeri durumları tecrübe etmiş birisi olarak, bağırıp çağırmak, panik yapmak yerine, sessizce durumu kurtarma analizini yapar ve hemen uygularım. Dalış yapmaya uygun bir yapınız yoksa da hiç önemli değil. Maldivler de sığ sularda bile işte böyle güzel balıkları rahatlıkla görebilirsiniz.



         Kıyı da dolaşan küçük köpek balıklarını da görmek mümkün. Hiçbir balık sizden asla kaçmıyor. Dokunduğunuzda biraz ilerliyorlar ve sizin yanınızda duruyorlar. Doğa ve insanlar mükemmel bir uyum içerisinde. Bu deneyim inanılmazdı.



          Tabii bu doğa harikası yerde, başka aktivitelerle de tabiri caizse keyfinize cila çekebilirsiniz :)
Mesela windsurf yapmak gibi...Eşim uzun zamandır windsurf sporuyla ilgileniyor. İşte eşimin Maldivler sularında, rüzgar gibi esen karelerini sizlere iftiharla  sunarım :)


          Balayı çiftlerinin başlıca tercihi Maldivler. Sanırım bu sadece insanlar için değil, hayvanlarında balayı tercihi :) Objektifimize takılan bukelemun bir çift :) ve tabii yakışıklı papağanımız Rich'i de sizlerle tanıştırmak isterim. Rich ile ilgilenen kişiden izin isteyerek, onu beslemek istedik.  Ama o bizi ısırmayı tercih etti. Durum böyle olunca bizde onu uzaktan sevdik. :)



             O kadar güzel bir yer ki anlat anlat bitmez. Gecesi ayrı güzel, gündüzü ayrı güzel. Hele de coconut ağaçları yok mu bayıldım. Hazır bulmuşum fırsatını hergün tıka basa coconut yedim :)





        Okyanusun kumsala oynadığı oyunlar da olmuş ve gözlere şenlik enteresan görüntüler çıkmış. Okyanus resmen ikiye bölünmüş gibi...  Görünce büyülendik. Metrelerce okyanusun ortasında gidiyorsunuz sağınız ve solunuzdaki su derinleşirken, siz bileklerinize bile gelmeyen su da okyanusun içine doğru yürüyorsunuz...


   Maldivlerde zaman duruyor, yaşlanmıyor insan...Ömrünüze ömür katıyor sanki... Trafik yok, stres yok, kargaşa yok, gürültü yok, kötü hava yok...Mis gibi temiz hava ve egzotik koku var, pırıl pırıl yakmayan ama içinizi ısıtan güneş var, ruhunuzu benliğinizi şımartmak var...lafta değil özde huzur var...







          Gelelim yemeklerine... Çevremdeki yurtdışına çıkmış ve aç kalmış insanların hikayelerini çok duydum. Fakat farkettim ki, biz Maldivleri seçerek sadece gözümüze, ruhumuza değil midemize de  ziyafet çekmişiz. Tatil dönüşünde eşimde bende 1 kilo almış döndük. O kadar yüzmemize rağmen... :) Gittiğinizde aç kalmazsınız. Türk mutfağı ile aynı lezzette et yemekleri, balık ve diğer dünya mutfağına ait yemek seçeneklerinin de fazla olduğunu söyleyebilirim...


     Akşamı da ışıl ışıl bu arada... Yemekten sonra yürüyüş yapmak, okyanusu seyretmek gündüzü kadar keyif verici...Akşamlarımız böyle geçerken, bir de buranın gece hayatı nasılmış diye fikir edinmek için, bir gece de eğlencesine gittik. Tarkan'ın dünya çapında tanındığına bizzat şahit olduk. Sahne de Tarkan'ın  "Fındık kıran " şarkısını sevimli bir telaffuzla söyleyen, müzisyen grubu görünce çok keyiflendik ve son ses eşlik ettik :)


     Maldivler ile ilgili yazıma son vermeden önce hediyelik eşyalara da değinmek istiyorum. Maldivlerden ayrılırken eşe dosta ve tabii kendinize hatıra olarak alacağınız hediyeliklerin fiyatı da gayet makul. Bunu da belirtmek istedim.



       Fırsatınız ve imkanınız olduğunda hayatınızda gidilecek yerler listenize, kesinlikle Maldivleri ekleyin derim. İnsanın kendine verebileceği en güzel hediyelerden biri bu tatil. Kötü olarak anlatabileceğim hiçbirşey yok. Havasından mı suyundan mı bilinmez sadece doğası değil, insanı da çok güzel. Hoşgörü ve saygı hakim. Sözlerime son verirken Maldivlerde balayı önerimi kabul eden ve bana bu tatili hediye eden eşime çok teşekkür ediyorum. Canım kocamla ailemizi büyüterek çocuklarımızla birlikte, keşfedecek daha birçok yerlere yelken açmayı diliyorum. Herkese sevdikleriyle birlikte keyifli zamanlar ve bol güneşli tatiller diliyorum...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder