28 Mart 2015 Cumartesi

ASKERİ TARZ GİYİM İLE SEZONA DAMGASINI VURAN MİLİTARY MODASI

     Farklı zamanlarda, farklı yerlerden alınan her bir parça, sanki bir araya gelmek için birbirini beklemiş... Yaptığım bu kombin, bana böyle hissettirdi. En çok keyif aldığım kısımda bu zaten. Parçaları bir araya getirip, zevkime göre kombinlemek.
     İlk göze çarpan altın rengi, zımba detaylı siyah askeri şapka olsa gerek :) Bu şapkayı görür görmez bayıldım ve tam benim kalemim dedim. Farklı olan herşeyi çok seviyorum. İlginç bir aksesuarı da kombinlemek, benim için büyük bir keyif :) Şapkanın etrafında, kombini oluşturmaya başladım. Çizmelerimi daha önce satın almıştım. Şapka ile çengelli botların, askeri havayı tamamlayacağını düşündüm. Fakat çizmelerin çengelleri antrasit renkte olması, şapkadaki altın rengi zımbalarla çelişiyordu.
      Eğer kıyafetinizde altın rengi detaylar varsa örneğin düğmeler, zımbalar, çiviler veya torklar, kombini tamamlayan diğer parçaların ve aksesuarlarında aynı altın renkte olması gerektiğini düşünüyorum. Böyle bir durumda ne yapabiliriz? Benim yıllardır çizmelerime yaptığımı :) Bir gece önceden çizmedeki antrasit renkte çengelleri altın rengi oje ile boyadım :) Kesinlikle oje olduğu hiç belli olmuyor. Orjinalmiş gibi altın rengi metaryellere sahip oluyorsunuz :) Böylece kıyafetinizdeki bütünlükte bozulmuyor...
     Askeri tarz ceketleri çok seviyorum. Bu tarzda 3-4 adet daha ceketim var. Şekil itibari ile duruşunu kendime çok yakıştırıyorum. Bu yüzden böyle bir ceketle karşılaştığımda satın alıyorum. Bu askeri şapkaya, bu ceketin yakışacağını düşündüm.
     Siyah renk kıyafet kombinlemek kolay gibi gözükse de, bence en zor olan renktir. Çünkü siyah renginde kendi içinde tonları vardır. Nitekim ceketi kombinlerken, ceketin altına giyilecek kıyafet için aynı renk siyah tonu yakalayamadım. Kimi ceketin siyah renginden daha koyu kalırken, kimi de ceketin siyah renginden daha açık kalıyordu. Her iki durumda da göze hoş gelen bir görüntü çıkmıyordu.
      Böyle durumlarda ne yapacağız? İkinci püf nokta geliyor :) Kesinlikle deri ile kombinleyeceğiz. İki kumaşta aynı ton siyahı yakalıyamıyorsak, farklı bir kumaş türü ile geçiş yapacağız. Kumaş ve derinin geçişini seviyorum. O yüzden altın rengi zımbalara sahip kısa deri şort ile kombinledim. Böyle bir kıyafette bence ten gözükmemeli. O yüzden siyah opak çorap giydim. Böylece yukarıdan aşağıya doğru kumaş deri geçişlerinde bütünlük sağlamış oldum.
       Bir kıyafeti tamamlarken saçınızın, makyajınızın ve kullandığınız aksesuarlarında giydiğiniz kıyafet kadar önem taşıdığını belirtmek isterim. Böyle bir askeri şapka takacaksak, kesinlikle saçlar çok iyi taranmış, sıkı bir at kuyruğu ile toplanmalı. Küpelerim, ceketimin düğmelerinin aynı şekline sahip. Sadece boyut olarak daha küçüğünü kulağımda göreceksiniz. Elimde yine siyah ve altın rengi tork yüzük var.
       Mart ayındayız. Hava zaman zaman bize güneşli yüzünü gösterse de soğuk. Ceketimizle üşüyeceğimizi düşünürsek üstümüze alacağımız parçanın, hem ceketi buruşturmayacak hemde kıyafetin bütünlüğünü bozmayacak bir parça olması gerek. Bu yüzden pançoyu tercih ettim. Askeri havayı tamamlayan bir parça oldu. Bu pançonun özelliği şapkasının takıp, çıkarılabilme özelliği. Şapka deyip geçmemek gerek. Çünkü bu pançoyu alırken şapkasına vuruldum da aldım :) Gotik bir şapkası var. Pançonun şapkasını ne zaman taksam, fantastik veya korku filminden fırlamış gibi hissediyorum :) Ne şapka ama... :) En son pançonun şapkası ile olan fotografı sizlerle paylaşacağım. Hiç de haksız olmadığımı göreceksiniz :)


   


   




24 Mart 2015 Salı

DOĞUMDAN SONRA 16 KİLOYU 7 AYDA EVDE YAPTIĞIM 20 DAKİKALIK SPOR İLE VERMEMİN TÜM AYRINTILARI

       Hamileliğimin 7. ayına kadar sadece 7 kilo aldım. Her ay doktorum kiloma bakıp, gayet iyi olduğumu söylüyordu. Doktorum "7. ayın sonunda hamilelikte en tehlikeli ay 8. ve 9. aylardır. Kilona dikkat et" dedi. En az 9 kg en fazla da 13kg ile bitirmem gerektiğini hatırlattı. Bende çok iyi hatırlıyorum doktoruma 32 dişimi gösterdiğimi...Ne sırıtmışım ama...Kendime güvenim sonsuzdu. Çünkü hayatım boyunca kilo problemim hiç olmadı. 34 beden uzunca bir süre hayatımı devam ettirip, kendi isteğimle 36 bedene çıkmam haricinde kilo almışlığım hiç yoktur :) Her zaman fit ve bakımlı bir hatun profili çizmeye çalışmış ben, geçmişimde kilo ile ilgili sabıkam olmadığı için sonsuz kendime güveniyordum. Bu aylar hormonlarında tavan yapması ve ani iştah patlamaları ile hızla kilo alınan bir süreç haline de dönüşebiliyorMUŞ :) Unutulmaz bir deneyimle bunu da tecrübe etmiş oldum :)

             
         Özellikle son ay yaptığım baby shower partimle yemenin dibine vurdum. Hamileliğim boyunca da bir kere bile mide bulantım olmaması da iştahımı tetikliyordu. Herşey çok güzel kokuyor ve hiç sevmediğim yemeklere bile ilgim oluyordu. İnanılmaz bir iştahım oldu. Çok dikkatli bir hamilelikten, çok şımarık bir hamileliğe geçiş dönemi yaşadım. Kendi kendime inanamıyordum. Yeme halime eşim hele, hiç inanamıyordu. Çünkü hayatım boyunca tatlıya düşkünlüğüm olmadı. Tatlı deyince sütlü tatlılar sevmiş biri olarak şerbetli tatlıları, örneğin baklavayı pek sevmem. Baklava çeşidi olarak tek yediğim sütlü nuriyedir. O da bir dilimi geçmezdi. Fakat gel gör ki ev baklavası yiyordum. Öyle böyle değil. Bir oturuşta bir kutunun yarısını yediğim oldu. Eşim engel olmaya kalkınca da söyleniyordum. Eşime "Bırak yiyeceğim. Bugüne kadar nasıl böyle bir lezzetten mahrum etmişim kendimi. 30 Yıllık açığı kapatacağım." dediğimi hatırlıyorum :) Eşimde bu duruma hem inanamıyor hemde çok gülüyordu :)


        Sonuç olarak hamilelikte 20 kilo aldım ve doğuma girdim. Çok şükür herşey yolunda gitti ve normal doğum ile bebeğim dünyaya geldi. Doğumdan çıkıp eve geldiğimde ilk iş tartılıp haftalık bir program yapmak oldu. Çünkü kilo problemi nedir bilmeyen ben 16 kilo fazlalıkla aynaya bakar buldum kendimi. İşte o zaman gözlerim açıldı. Çünkü herşey normale dönmeye başlamıştı. Allah'ım neydi o iştah. Neydi o baklava krizi :) Baklavaya bakış açım eski halini alınca, yarım kutu baklava yediğimi düşündüğümde bile midem bulanıyor :)


        1 hafta sonra dünyalar tatlısı oğlumun doktor kontrolü vardı. Bende diyetisyenden randevu almak istedim ama dolu olduğu için alamadım. "Neyse önümüzdeki hafta tekrar Cihangir'in kontrolü var. O zaman tekrar randevu alırım" dedim. Bu sefer de diyetisyen izine çıkmıştı ve ben artık pes ettim. Zaten nasıl beslenmem gerektiği ile ilgili elimde bir liste ile hastahaneden uğurlanmıştım. Aslında az çok ne yapmam gerektiğini biliyordum ama doktor kontrolünde daha doğru olacağını düşünsemde iş bana kalmıştı.


        Evimde dünyalar tatlısı bir de şehzadem vardı. Canım oğlum sadece benim kokumu istiyordu ve kucağımdan bıraktığım an ağlıyordu. Oğlumun ağlamasına asla dayanamam. Çünkü onun için herşey çok yeni ve o çok savunmasız. Tek güveneceği kollar anne ve babasınınkilerdi. O yüzden bebeğimi bir an kucağımdan bırakmadım. O uyuduğunda 20dk. kısa yürüyüşler yapıp, hemen dönüyordum. Kilo verme serüvenimin başlangıcı lohusalık ( 40 gün ) süresince 20 dk. kısa yürüyüşlerle başladı.


        Asla diyet yapmadım. Zaten tatlıya düşkünlüğüm olmaması büyük avantaj sağladı. Yediğime içtiğime çok dikkat ettim. Çünkü ilk andan beri sütüm yeterli gelmedi. Doktorumunda tavsiyelerine uyarak sebze ve meyveyi bol tükettim. Et ve balığı soframdan yine eksik etmedim. Bol bol su içtim. Zaten bebeğim kucağa alıştığı için sürekli emzirdim. Bunun yanında rezene çayları, lactamil ve malt içecekleri içtim. Ama  yine gündüzleri ek olarak devam sütü vermek zorunda kaldık. Gece ise sütüm boldu. Ek besine gerek kalmadan sadece anne sütü ile bebeğimi doyurabiliyordum. Bunları düşünerek sert bir spor asla yapmadım. Çünkü vücudun süt üretebilmesi içinde fazla yorulmaması gerektiğini biliyordum.


        Lohusalık ( 40 gün ) süresince 20 dk. yürüyüşlerin ardından tempoyu arttırmaya karar verdim. Oturduğum sitenin spor salonunda 15dk. bisiklet ve 30dk. yürüyüş bandında toplamda 45dk. spor yapıyordum. Fakat spor salonu tam bu süreçte tadilata girdi ve ben sadece 1 hafta spor yapabildim. Artık gidebileceğim bir spor salonu yoktu. Ama bu beni durduramazdı. Bende Cihangir uyur uyumaz hemen evime çok yakın olan parka gidip, oradaki belediyenin koymuş olduğu spor aletlerinden yararlanıp, yürüyüşlerime devam ettim. Ama bu da çözüm olamıyordu. Çünkü kışa giriyorduk ve Bahçeşehir'in kışı sert ve soğuk. Parkta pek insan göremeyince insan tek başına tedirgin oluyor. Üstelik annem (Türkiş Sultan) haftada 3-4 gün bizimleydi.  Haftanın geri kalan günleri spor yapamayacaktım.


         Bu arada oğlum Cihangir büyüdükçe kokuma ve kucağıma olan bağımlılığı da aynı devam ediyordu. Bu durum evimin diğer işlerini engellese de oğlum her daim 1. sırada ve ağlamasına da asla dayanamıyordum. Oğlum kucağımda herşeyi birlikte yapar olduk. Cihangir 16 aylık yürüdü. Yürüyene kadar bu böyle devam etti :) Bu kimine göre yanlış, kimine göre doğru gelebilir. Sonuç olarak herkesin çocuk yetiştiriş tarzı kendine hastır. Benim doğrum onun kendini güvende ve mutlu hissetmesiydi. Kalbim ve aklımın bana gösterdiği yol bu oldu. Şimdi Cihangir, ancak almak istediği birşey varsa ve boyu yetmeyip ulaşamıyorsa kucağa gelir oldu. Demem o ki bu süreç gelip geçici bir süreç. Siz kendi doğrunuzdan şaşmayın. Her kafadan bir ses çıkacak. Yok fazla kucağa alma alışır gibi buna benzer bir çok sözle karşılaşacaksınız. Beni anlayacağını düşündüğüm kişilere hissettiklerimi anlatıp, kucağımda taşımaya devam ettim. Sizi anlamayacağını düşündüğünüz ve eleştiriden ibaret insanlarında çevrenizde olacağını unutmayın ve kendinizi anlatma çabasına boşuna girmeyin. Tecrübe ile baki. Karar sizin...


          Hayat karmaşık bir hal aldığı durumlarda eğer siz hala çok istiyorsanız önünüze fırsat getirecektir. Allah çok büyük...Bende spordan kopmak istemiyordum. Bebeğimden de ayrılamıyordum. Üstelik işimi evden de yürütüyordum. Araya sporu nasıl sokacaktım ve bu kiloyu bir an önce üzerimden nasıl atacaktım. Sorular sorular....


          Bu arada haftada bir gün tartılıyordum. Her çarşamba tartılıp kilomu yazıyordum. Disiplinim her hafta  gram bile olsa kilo vermekti. Fakat en kötüsü veremiyorsam sabit kalmak olacaktı. Ama asla bir önceki haftadaki kilomdan yukarı çıkmayacaktım. Buna mutabık kalarak yoluma devam ettim.


          Spor salonu kapandıktan sonra Cihangir uyur uyumaz yürüyüşe çıktım. Bu sefer ayaklarım beni D&R'ın yolunu tutmaya teşvik etti. İşte kilomu 7 ay gibi kısa sürede tarihin karanlık sularına gömeceğim o DVD ile tanıştırdı :)
          DVD'nin adı JILLIAN MICHAELS ile 30 GÜNDE İNCEL
          Kim bu Jillian Michaels ? DVD'nin arka kapağındaki yazıyı sizlere bire bir aktarıyorum..
          "Amerika ve Avustralya'nın ünlü zayıflama serisi The Biggest Loser'ın süperstarı Jillian Michaels kendini büyük hedeflere adamış bir kişilik. Jillian özel antrenörünüz olarak size 3-2-1 Aralık Sistemi'ni öğretecek. Bu sistem güç çalışması, kardiyo ve karın egzersizlerini birleştirerek 30 gün içinde inanılmaz bir incelme sağlıyor. Bu DVD'de her biri 20 dakikalık üç çalışma, zorluk seviyesine göre sıralanmış bir şekilde size sunuyor. 1. seviyeden başlayıp 3. seviyeyi tamamlayın. Kaşla göz arasında ince, zarif bir vücuda sahip olacaksınız." yazıyordu...


          Dikkatimi çeken güç çalışması, kardiyo ve karın egzersizleri bir arada ve 20 dakikalık programla sunulmasıydı. İhtiyaç duyduğum herşey bir arada olunca DVD'yi  hemen satın aldım.
          DVD 3 zorluk derecesinden oluşuyor. Ben en basiti 1. seviyeyi yaptım. 2. ve 3. seviyeyi denedim fakat zorlandığım için yapmadım. Sadece 20dk. 1. seviyeyi yapmam bana yeterli geldi. DVD de 1. seviyeyi başlattığınızda Jillian Michaels ile birlikte yapan 2 bayan daha göreceksiniz. Bu bayanlardan biri Jillian Michaels'in yaptığı hareketlerin aynısını yapıp hareketin derinine inerken, diğer bayan ise aynı hareketin daha basit ve yüzeysel olanını yapıyor. Yani 1. seviyede bile hareketleri yapmanız için zor ve kolay seçenekleri mevcut. Bende yapabiliyorsam hareketin aynısını yapıyorum. Eğer zorlanıyorsam daha basit ve yüzeysel olanını yapıyorum. Bu DVD de beni tavlayan diğer durumda bu oldu. Spor yapmanız için alternetifler düşünülerek tasarlanmış bir DVD.


          Her akşam 20 dk. sadece 1. seviyeyi yaptım. 1. Seviyede güç çalışması ( 1 kg dambıl ile), kardiyo ve karın egzersizleri bir arada olduğu için yeterli geldi. Cihangir 7. ayın içindeyken ben 50 kiloya indim. Eğer gerçekten isterseniz Allah amacınıza ulaşmak için her türlü fırsatı sunuyor. Görmeyi bilene...ve hala bu DVD'den yararlanmaya devam ediyorum. Diyetisyenden 2 denememde de randevu alamadım. Spor salonuna sadece 1 hafta gidebildim ve akabinde spor salonu tam 5 ay süren tadilata girdi. Hava soğuk ve parkta kimse olmaması tedirgin ediyordu ve gitmedim. Aynı zamanda kucağımdan düşmeyen bebeğim de vardı. Karşıdan bakınca spor yapmak imkansız gibi gözüküyordu. Ama yılmadım, arayışımı sürdürdüm. Sporu hayatınıza dahil edip, kilolara veda edin. Sonuç aynaya bakınca 50 kilo kendini daha sağlıklı, daha zinde ve daha güzel hisseden çok mutlu bir kadın.


                                        Herkese sporun alışkanlık haline dönüştüğü sağlıklı yaşamlar diliyorum.


         

         

14 Mart 2015 Cumartesi

LABNELİ LEZZET RULOSU

      Vaktimi mutfakta geçirmeyi severim. Keşfettiğim yeni yemek tariflerini dener yada kendi kendime tarifler üretirim. Ana yemeğin yanına yakışacak garnitürler ve mezeler hazırlamaya bayılırım.
       Poğaçalara, böreklere, bulgur pilavına, kahvaltıma kırmızı etli biber koymayı seviyorum. Elimdeki malzemelerle kendiliğinden ortaya çıkan bu tarifime "Labneli Lezzet Rulosu" adını verdim.
      Bu tarifimi "Pınar Labne ile hazırlanan tarifler" adı altında, bir yemek sitesinde paylaştım. Beğenilen bir tarif oldu ve bana "Sahrap Soysal'ın Bir Yemek Masalı" kitabını kazandırdı :)




     Malzemeler

  • 2 tepeleme yemek kaşığı Pınar labne
  • 2 tepeleme tatlı kaşığı ince çekilmiş ceviz
  • 2 adet kırmızı biber
  • 2 adet patlıcan
  • 2 adet kabak
  • Ayçiçek yağı
  • Tuz
  • Süslemek için nane yaprağı

       Yapılışı

        Kabak ve patlıcanlar çizgili pijama şeklinde soyulur. Patlıcanlar uzunlamasına dilimler halinde kesilir ve 30dk. tuzlu suda, acısı gidene kadar bekletilir. Sonra havlu kağıt ile kurulanır. Kırmızı biber küçük küpler şeklinde doğranır ve ayçiçek yağında kızartılır. Kızartılan kırmızı biberler, kağıt havluya alınarak yağının çekilmesi beklenir. 2 tepeleme yemek kaşığı Pınar labne, 2 tepeleme tatlı kaşığı çekilmiş ceviz ile kızartılan kırmızı biberler bir kapta karıştırılır.Kabaklar da uzunlamasına dilimler halinde kesilir.Önce kabaklar, sonra patlıcanlar ayçiçek yağında kızartılır ve tuzlanır. Havlu kağıdın üstüne alınarak, yağının çekilmesi beklenir. Kabak ve patlıcan dilimlerinin içine hazırladığımız iç harç karışımı (Pınar labne, ceviz, kırmızı biber) konularak, rulo şeklinde sarılır. Ruloyu sabitlemek için, üstüne kürdan batırılır.Süslemek için kürdanın üstüne nane yaprağı iliştirilir. ( Kullanmış olduğum bu malzeme ile toplam 15 adet sebze rulosu çıktı.)
       Sofranızdan bereket, muhabbet ve sevdikleriniz eksik olmasın. Afiyet olsun.






8 Mart 2015 Pazar

KIŞ BİTMEDEN SEZONUN MARJİNAL TRENDLERİNE GÖZ ATALIM


      Genel giyim tarzım yıllardır siyah rengin hüküm sürdüğü kurukafa, çivi zımbalar, danteller ve deriler ile mikslenmiş gotik tarzdır. "Nerden geliyor bu gotik tarz derseniz?" müzikten diyeceğim :) 14 yaşından beri metal müziğe ilgi duydum. Bu ilgi zaman içerisinde tutkuya dönüştü. Metalica, İron Maiden, Ozzy Osbuorne, Alice Cooper, Whitesnake, Manowar, Judas Priest, Slayer, King Diamond, Death, Lamb of God, Arch Enemy, Türk gruplardan Pentagram....... ve bu liste uzar gider. Tabii hızla akıp giden gençlik yılları ve Doro :) Etkilendiğim kadınlar listesinde baş sırada yer alır. Zamanla death metal ve brutal vokale tutkunluğum beni Angela Gossow'a yakınlaştırır. Fakat tarzım etrafımdaki kişilere göre daha marjinal olsa da kesinlikle her zaman gideceğim yerin konumuna ve durumuna uygun giyinirim.
      Ortaokulda bir öğretmenim "Zaman hızla akacak ve sizler yarın iş hayatında yerinizi alacaksınız. Bir çok insan tanıyacaksınız. Size nasihatım "kıyafetlerinizle karşılanır, fikir ve düşünceleriniz ile uğurlanırsınız" o yüzden gittiğiniz ortama uygun giyinin ve kendinize özenli olun" derdi. O gün bugündür bu söz aklımdadır...Ne güzel demiş benim hocam...Gerçekten sizi tanımayan insanlar sizin kişiliğinize ve geçmişinize ait hiçbirşeyi bilmeden sadece dış görünüşünüze göre değerlendirirler. Bende buna dikkat eden biriyim. Ortamın ve şartların gerektirdiği gibi giyinmeyi tercih etsemde bana ait özgür zamanlarda giyim tarzım daha marjinaldir. Buna istinaden bloğumda "giydiklerim" üzerine paylaşımlarımda klasik bir elbise, kalem etekle de görmeniz mümkün fakat yine bu parçaları elimden geldiğince aksesuarlarım, ayakkabı ve çanta seçimlerimle tek düzelikten çıkarmaya özen gösteririm.
        Kışın bitmesine sayılı günler kala sezonun trendlerini tek kombinde harmanlayıp paylaşmak istedim. En dikkat çekici parça jartiyer görünümlü yüksek bel kot pantalon. Bu sene pantalon ve şortlarda yüksel bel kesimi bolca görüyoruz. Bende düşük bel giymekten sıkılmış biri olarak, yüksek bel kesimleri çok sevdim. Göze çarpan ikinci parça plak çanta olsa gerek :) Bu tip parçaları aksesuara dönüştürüp üzerimizde taşımak çok keyifli. Ben bu çantayı kullanmaktan büyük keyif alıyorum.
        Gelelim boğazlı kazağa...Boğazlı kazak diyorum çünkü bu ad ile satılıyor. Bu kazağı farklı kılan önden açılan penceresi. Bana daha çok pelerin görünümlü kazak hissi uyandırıyor.
        Yine bu sezon pleksi kolyeler revaçtaydı. Kolye kendime ait. Kendi yapmış olduğum kolyelerden biri. Bu kolyeyi nasıl yaptığımı görmek için lütfen buraya tıklayınız. Aksesuarlarımı kendim yapmayı severim. Aksesuar yapmak keyifle uğraştığım hobilerden biridir...Kolyemde antrasit renkte kurukafa ve taşlar olduğu için, yine antrasit renkte iskelet görünümlü el aksesuarı kullanmayı tercih ettim. Berem ise annem (Gülçin Sultan) tarafından örüldü. Bu sene dışarı çıktığımda başımdan hiç çıkarmadım desem yeridir. Çok severek kullanıyorum. Sevgili anneme buradan da tekrar teşekkür ederim. Ellerine ve emeğine sağlık.
        Bu bereye "slogan etiketini" ben diktim. Slogan etiketli bereler çok moda. Fiyat olarak pahalı gelince etiketi temin edip kendi bereme dikmeyi daha uygun gördüm. Sonuçta gayet başarılı oldu. "Kafa Gitti" cümlesini seçmemin sebebi de bu aralar unutkanlıklar üst üste binince, bu cümleyi çok kullanır oldum ve bereme bu etiketi diktim :)
        Son sırayı botlara ayırdım. Dolgu topuğun rahatlığı, çivilerin wamp görünümüyle yürümesi en rahat ve en havalı bot diyebilirim :) Hem tarzdan ödün verme, hemde rahatlıktan...daha ne olsun :)




     

 




6 Mart 2015 Cuma

HAMİLELİKTE ARANAN BAŞ UCU KİTABI BULUNDU


         Eşimle 30.09.2012 tarihinde evlendik. Evlenir evlenmez eşimle ortak kararımız bir an önce çocuk sahibi olmaktı. Ve o büyük an...Tarih 24.12.2012 Pazartesi akşamını gösteriyordu. Evde yaptığım gebelik testinin sonucu pozitifti. Tuvalette kendi kendime gülüp, aynaya bakıp benim bebeğim olacak dediğimi hatırlıyorum. Allah'a binlerce kere şükürler olsun...Bu duygu, bu heyecan anlatılmaz. Kelimeler kifayetsiz, cümleler anlatmaya yetersiz kalırdı.
         Hızlı adımlarla eşimin yanına gittim. Testi gösterdim ve BABA oluyorsun dedim :) İkimiz birden sevinçten ağlamaya başladık. Hem birbirimize sarılıyoruz, hem ağlıyoruz...Bunun adı aşk, bunun adı mucizeydi. Çünkü gördüğüm her bebeğe mucize gözüyle bakarım ben. Allah o kadar büyük ki bunu etrafımızda gördüğümüz herşeyde hissederiz. Ve bende en çok bunu bebeklerde hissediyorum. Bir hücre ile başlayıp, karmaşık ve sistematik bir şekilde ilerleyen 9 aylık bir sürecin sonunda kavuşulan bebeğe ancak mucize derim ben :) ve artık içimde bir mucize vardı. Onu keşfetmek için sabırsızlanıyordum. Her gün acaba bebeğimin neresi gelişiyor ve benim vücudumda neler oluyor? hep bir merak içerisindeydim.
          Kafamdaki tüm sorulara cevap verecek bir kitap arayışına girdim. Tabi böyle kitaplar çok. Ama içeriğine baktığımda ya tıp terimler sözlüğüne ihtiyacım olacak türden yada fazla yüzeysel anlatıp merakımı tatmin etmeyecek cinsten kitaplar çıkıyordu. Tam bu ikilemlerin ortasında Dr. Kağan Kocatepe'nin " 9 ay 10 gün hafta hafta hamilelik" kitabıyla tanıştım. Tek kelime ile mükemmel bir kitap.
          Bu kitabı eşimle beraber okuduk. Her ay büyük bir heyecanla bebeğimiz ile ilgili neler olduğunu, bu ay neresinin geliştiğini birlikte bakıyorduk. Eşim ara sıra kaçamak yapıp benden önce kitabı okuyordu. Hani birlikte okuyacaktık dediğimde ise " dayanamadım ama çok merak ettim" diyordu :) Hamileliğim boyunca hep ilgili bir eş oldu. Eşim olmadan bir kere bile doktor kontrolüne gittiğimi hiç hatırlamıyorum. Bütün doktor kontrollerimde, doğumda dahil olmak üzere elimi hiç bırakmayan eşime sonsuz sevgimi ve teşekkürlerimi sunarım.
          Gelelim kitaba...bu kitap tam bir baş ucu kitabı. Çünkü kitap ismine " 9 ay 10 gün hafta hafta hamilelik" dese de sadece hamilelikteki gelişim sürecini anlatan bir kitap değil. Her ay doktor kontrolüne gittiğinizde sizi hangi testler bekliyor, her ay bebekte oluşan gelişimin yanı sıra, anne de oluşan değişimler, doğum, lohusalık dönemi ve yenidoğan bebeğin bakımını da kapsıyor. Toplam 12 bölüm ve 454 sayfadan oluşan kitabın bölüm başlıklarını paylaşmak isterim. Böylece kitabın içeriği ile ilgili daha fazla fikir sahibi olacağınızı düşünüyorum.

  1. BÖLÜM: Hamileliğe hazırlık ve hamilelikle ilgili temel bilgiler
  2. BÖLÜM: Hafta hafta hamilelik
  3. BÖLÜM: Doğum
  4. BÖLÜM: Yenidoğan
  5. BÖLÜM: Loğusalık dönemi
  6. BÖLÜM: Emzirme ve bebeğin beslenmesi
  7. BÖLÜM: Ek bilgiler (hamilelikte sık rastlanan yakınma ve belirtileri)
  8. BÖLÜM: Hamilelikte tehlike belirtileri ve riskli hamilelik
  9. BÖLÜM: Hamilelikte doktor kontrolleri ve yapılan incelemeler
  10. BÖLÜM: Hamilelikte normal dışı durumlar
  11. BÖLÜM: Doğumsal kusurlar
  12. BÖLÜM: İkiz hamilelik ve diğer çoğul hamilelik şekilleri
          Bütün hamile bayanlara Allah bebeklerini sağlıkla kucaklarına almayı nasip etsin. Keyifli bir 9 ay, sağlıklı ve kolay doğumlar dilerim.